BABAKALE Çevresi

Apollon Smintheus(Smintheion) Tapınağı

Smintheion kutsal alanı, eski çağlarda Troas'ın önemli kült merkezlerinden biridir.
Anadolu'da Geç Hellenistik Dönem'in önemli kutsal alanlarından biri olan Apollon Smintheus Kutsal Alanı (Smintheion) İ.Ö. 5000 civarına tarihlenen bir prehistorik yerleşime ait kalıntılar tespit edilmiştir.

Apollon Smintheus Tapınağı, eski adıyla Külahlı olarak bilinen Gülpınar Beldesi'nin kuzey-batısıyla, kuzey doğusu arasında kalan vadinin başlangıç eteklerinde bahçeler-içi olarak adlandırılan mevkide yer alır.

Gülpınar Apollonn Smintheus Tapınağı da Hellenistik dönem için konusunu Homeros'un ilyada Destanı'ndan alan kabartmaları yanında mimarî tasarım ve stili ile dikkatleri üzerinde toplar.
M.Ö.150 yıllarında Ion stilinde yapılan tapınak, Kuzeybatı Anadolu'da, Troas bölgesinde bugün için tek örnektir. Tapınak'ta Hellenistik Çağ Anadolu mimarlığına imzasını atan Mimar Hermogenes'in uyguladığı pseudodipteros (yalancı iki sıralı sütun) plân tasarımı kullanılmıştır.

Nisan-Ekim Yaz Açılış Saati: 08:00 Yaz Kapanış Saati: 20:00
Kasım-Mart Kış Açılış Saati: 08:00 Kış Kapanış Saati: 17:00
Giriş Ücreti: 5 TL

Bir yıl boyunca Müzekart ile 2 kez, Müzekart+ ile ise sınırsız ziyaret edebilirsiniz.
E-posta  : canakkalemuze@kulturturizm.gov.tr Tel       : +90 (286) 217 23 71 - 217 82 05 

Assos Antik Kenti

Behramkale köyü ile içiçedir. Akropolis (yukarı şehir) ve güneye doğru inen teraslar üzerindeki yapıları; çevre yüksekliği yer yer 20 metreye kadar ulaşan sekiz kule ve on iki değişik kapının yer aldığı yaklaşık dört kilometre uzunluğundaki surlarla çevrilidir.
Kent sönmüş bir volkanik tepe üzerine, andezit kayalıkları arasına, denizden 236 metre yüksekliğe kurulmuş. Assos'un etrafında bol bulunan andezit taşı kentin inşasında kullanılmış. Assos taşı zor işlenen ama çok dayanıklı bir taş. Eskiler onun için insan yiyen taş diyorlarmış. Bu taştan yapılan lahitler zamanında Assos'dan ihraç edilen mal türlerindenmiş.

Antik Assos Limanı

Athena Tapınağı'nın yükseldiği tepeden denize bakıldığında antik iskele rahatlıkla görülebilmektedir. Lesbos(Midilli) ile Assos arasındaki dini ve siyasal bağ düşünüldüğünde; buranın işlek bir liman olduğunu tahmin etmek güç olmasa gerek. Bugün batık olan antik limanın yerine yapılmış olan iskele, tarihteki eski hareketliliğini kaybetmişse de, güzelliğiyle ziyaretçilerini büyülemeye devam etmektedir.
İskele, seksenli yıllara kadar palamut sevkiyatında, burada bulunan yapılar da palamut ambarı oalrak kullanılmakta iken, günümüzde her ikisi de turizm amaçlı faaliyet göstermektedir.Palamut yüklü deve kervanlarının yerini, dünyanın dört bir yanından akın akın gelen turist konvoyları almaktadır.Günümüzde iskele; restoranlar, cafeler ve otellerin bulunduğu bir mekan durumundadır.Geldiğinizde nefis balıklardan yemeyi, enfes külde kahve içmeyi ihmal etmeyin.

Peksimet Yemez Latif Baba Türbesi

Osmanlı donanmasında, adı “Peksimet Yemez Latif Baba” olarak bilinen denizci ölünce, Babaada Burnuna gömülür. Donanma, ne zaman buradan geçse, uğur getirsin diye, türbenin bulunduğu tarafa, denizciler tarafından peksimet atılırmış. Evliya Çelebi, ünlü Seyahatnamesinde, bundan söz eder. Günümüzde, mavi yolculuğa çıkanlar da, bu yöreden geçerken, mavi sulara, peksimet atıyorlarmış.

Alexandria Troas Antik Kenti

M.Ö. 4. yüzyılın sonlarında tek gözlü Antigonos tarafından Antigoneia adıyla kurulmuştur. Kısa bir süre sonra M.Ö. 3. yüzyılın başlarında Makedon Lysimakhos tarafından Aleksandria Troas adıyla tekrar kurulmuştur. Şehir kurulurken, etrafında yer alan Gargara, Hamaksitos, Neandria, Kolonai, Larisa, Kebren ve Skepsis kentlerinin halkları buraya yerleştirilmiştir. Aleksandria Troas, kapsadığı şehir alanıyla Anadolu’nun en büyük kentlerinden biridir. Alexandria Troas’ın simgesi olan Herodes Attikus Hamamının cephesi yaklaşık 100 m. olup, Anadolu’da bugüne değin bilinen en büyük hamam yapısıdır. Burada görülmesi gereken önemli yapılar; Doğu Kapısı (Neandria Kapısı), hamam, Agora, tiyatro, saray(maldelik), Agora tapınağı, Odeion, liman.

Gökçeada

Ege ile Marmara ikliminin kesişip iç içe girdiği yerde bulunan Gökçeada Türkiye'nin en büyük adası olup, ince (avlaka) burun ile  en batısında bulunması nedeniyle Türkiye için  güneşin en son battığı yer olarak da biliniyor. Ada sessiz ve sakin tatilin adreslerinde başı çekiyor. Arkaik dönemlere kadar uzanan tarihinde, muhtemelen 8 - 9 bin yıldan bu yana yaşamın devam ettiği Ada'da  dikkat çeken ve hissedilen;  Prohelen, Yunan, Ceneviz, Bizans ve Osmanlı kültürleri, doğal yaşamının zenginliği, çoğu adada bulunmayan suyun bolluğu,  flora ve faunasındaki çeşitlilik öne çıkan özellikleri diyebiliriz. Gökçeada’da gezilecek yerler; Aya Todori İlk Mektebi, Çınaraltı, Dereköy, Kaleköy, Peynir Kayalıkları, Tepeköy, Tuz Gölü ve Zeytinliköy.

2016-06-04-PHOTO-00000086.jpg

Bozcaaada

Bozcaada ilk defa 1455 yılında Fatih Sultan Mehmet devrinde Osmanlı İmparatorluğu’na katılmıştır. Osmanlı ile Venedik arasında Bozcaada için mücadeleler olmuş, ada zaman zaman Venedik hakimiyetine girmiştir. Türkiye'nin üçüncü büyük adasıdır. Yüzölçümü 40 km², anakaraya uzaklığı 6 km'dir. Geyikli beldesinden arabalı vapur yardımıyla adaya ulaşım mümkündür. Ayrıca adaya Çanakkale merkezden deniz otobüsü seferleri de vardır. Tarife saatleri mevsim ve hava şartlarına bağlı olarak değişebilmektedir. Bozcaaada’da gezilecek yerler; Aburga Ahmet Dede Türbesi, Akvaryum koyu (Mermer Burnu), Alaybey Camii, Aya Paraskevi (Ayazma) Manastırı, Ayazma plajı, Bozcaada kalesi, Bozcaada müzesi, Bozcaadalı Veli Dede Habbele koyu, Kimisis Teodoku Rum Ortodoks Kilisesi, Köprülü Mehmet Paşa Camii, Tuzburnu koyu ve üzüm bağları.

Kestanbolu Kaplıcası

Ezine'nin Kestanbolu Köyü yakınında bulunan bu kaplıcalar, çok eski tarihlerden beri insanlara şifa dağıtmaya devam etmektedir. Antik Alexandreia-Troas kentinin  eteğindeki kaplıcanın denize uzaklığı 2km.'dir. Kaplıcanın 73 derece sıcaklığındaki suyu, demir ve kalsiyum içermektedir. Bu sudan, romatizma, nevrit, kadın hastalıkları ve solunum yolları rahatsızlıkları olan hastalar şifa görmektedirler. 

Zeus Altarı

Gargara(Küçükkuyu); sırtını denizden aniden yükselen zeytin ağaçlarıyla süslenmiş Gargaran Tepesine dayar.Gargaran Tepesi de eski Yunana kültürüne göre tanrılarına kurbanlar sunmak üzere yapılmış bulunan Zeus Altarına(Sunak) ev sahipliği yapar. Zeus Altarının yanında Çanakkale Savaşına katılan Erdem Dede Yatırı da bulunmaktadır. Zeus Altarı; Truva'yı gün yüzüne çıkaran Alman maceraperest Heinrich Schlieman ve Alman arkeolog Judeich tarafından İda Zeus Altarı olarak tanımlanmıştır.

Truva

Dünyanın en ünlü arkeolojik kenti olan Truva Antik Kenti, M.Ö. 3000-2500 yıllarında yerleşim yeri olarak kurulduğu bilinmektedir. İlk yerleşim yeri olduğundan beri birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. 1871'de Heinrich Schliemann tarafından burada ilk kazısı yapılmıştır ve hala Tübingen Üniversitesi'nde Prof. Dr. Manfred Korfmann burada arkeolojik kazıları sürdürmektedir. Dünya Miras Listesi'nde yer alan kent, Çanakkale Boğazı'nda bulunan Karamenderes Nehri'nin Ege Denizi'ne döküldüğü yerde bulunur. Truva atı tarihte Odyseus’un şehre gizlice girmek için inşa ettirdiği tahtadan attır. Tanrıça Athena’ya adanan at aynı zamanda kutsal sayılıyordu.Tarih boyunca 9 kez savaşlar ve afetler ile yıkılan ve tekrar inşa edilen truva atı 9 katmandan oluşur. İlk hali bugünkünden oldukça küçük olan truva atı bir yangınla yok olmuştur. İlk tabakada Truva 1, M.Ö 3000-2500 yıllarını kapsamaktadır. Sonrasındaki tabakalar da tarih içinde geçirdiği felaketlerden sonra tamir amacı ile yapılmıştır.